27 Aralık 2011 Salı

Herhalde aşk bu

Heralde aşk bu . Her saniye onunla konuşmak istemek , elmacık kemiklerine bile “ayş çok tatlı yiağğ” demek . Onun olduğu her ortamda karnına ağrıların girmesi , heyecandan ellerinin titremesi, kalp atışının değişmesi , ellerinin buz kesilmesi.
Heralde aşk bu , anlasın diye bin takla atıp anlama belirtisi olunca “ohaa anladı mı off ne bok yiycem şimdiii” diye ortalığı birbirine katmak .
Herhalde aşk bu , bütün geçmişini unutmak , ondan başka kimse yokmuş , olmamış gibi ona bağlanmak . O sana ait değilken , onu kaybetmekten korkmak..

10 Aralık 2011 Cumartesi

Sinema Eleştirisi: "HUGO"

Yapımcısı Johnny Depp olan “Hugo” filmi hakkında duyduğum olumlu yorumlardan sonra izlemeye karar verdim. Çok iyi bir film beklerken ilk yarı beni hayal kırıklığına uğrattı. Örneğin bir yangın sahnesi vardı, adam ölecekti. Üstüne bir alev topu geliyor gibi oldu. O sahneyi hiç sevmedim, hatta önce yangın olduğunu anlamadım. Ayrıca ilk yarının bitiminde filmin amaçsız olduğunu ve bir ana fikri olmadığını düşündüm. Ama ikinci yarısını çok beğendim. Daha gerçekçiydi ve filmin ana fikrini ortaya çıkarmıştı.
Hugo’da hem annesini ve babasını kaybetmiş bir çocuğun hissettiklerini; hem bir insanın, kendisinin veya herhangi bir varlığın dünyada olma amacını arayışını, hem de geçmişteki teknoloji ile günümüzdekinin karşılaştırılmasını göreceksiniz.
Hugo’da eskiden filmlerin nasıl olduğu ve ne şartlarda çekildiği gösteriliyor, zaten bir film izliyor olduğunuz için farkı net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Bunların dışında, Hugo, savaş yıllarının insanlara kaybettirdiklerini ve mutlu sonların sadece filmlerde olduğunu anlatıyor.
Film, George Melies adlı Fransız bir film yapımcısının hayatını da anlatıyordu. Filmde gerçek bir hayat hikâyesinin de olduğunu görünce, gözümde daha fazla anlam kazandı.
Müzikler filmi çok iyi anlatıyordu ve filmin içinde yaşamanızı sağlıyordu. Ben filmin Türkçe altyazılısına gittim. Konuşmalar çok anlaşılırdı, hatta birçok sahnede altyazıya bakma gereği duymadım.
Ben filmin konusunu, anlatılış tarzını, aslında ufak gibi görünen ayrıntıların anlamlarını ve hikâyeyi çok sevdim. Her yaş grubuna hitap ettiğini düşünüyorum. Eğer filmi sezonda izleme fırsatı bulamadıysanız, VCD/DVD olarak satın alıp izlemenizi tavsiye ederim.

Oyuncular (Başroller): Asa Butterfield, Chloe Maretz, Ben Kingsley.
Tür: Macera, Dram, Aile, Kurgu, Gizem.

9 Aralık 2011 Cuma

Sebepsiz yere ağladığımı sanıyorlar.

Oysa ben hiçte sebepsiz yere ağlamıyorum. Kime ağlıyorum biliyor musunuz? K'ye ağlıyorum. Beni hiç sevmedi. Beni öptü, bana sarıldı, dans ettik. Ama beni hiç sevmedi. Ben onun kokusunu duydum. Ama o beni hiç sevmedi. Ona çok yalvardım, beni hiç dinlemedi. Hep bildiğini okudu. 1 yıldır onu seviyorum. Onu çok özlüyorum. Bazen nefesim daralıyor. Ona mesaj atıyorum, cevap vermiyor. Sonra çok ağlıyorum. Çok fazla.

"Yoksun. Gelsene."

O hiç olmadı benim hayatımda. Onu hissettim. Onun sesine aşık oldum. Onun gülüşüne aşık oldum. Onun bakışına aşık oldum. Onun hakaretine bile ihtiyaç duydum. İmkansızı istedim hep, ama hiç elde edemedim.

Neden sevdim biliyo musunuz? Ben bi çocuğu sevdiğimi sanıyodum ve çocuk ameliyat olucaktı. Ben çok mutsuzdum. K de o çocuğun arkadaşıydı. (Not: Biz K'yle 8 yıldır arkadaşız) O gelmeden önce bana çok yardımcı oldu. Hep yanımdaydı, beni teselli etti, güldürdü, ağladığımda gözyaşlarımı sildi. Çok eğlenceliydi, onunlayken çok mutluydum. Sevdiğimi Sandığım Çocuk (SSÇ) çok kötü biriydi, beni hep rezil ederdi. Ben onu değiştirmeye çalıştım hep. 

Bana göre aşk, birini değiştirmeye çalışmadan sevmektir. 

Bu düşünceyi edindiğimden beri aşık olup olmadığımı anlıyorum. SSÇ'yi sevmiyordum. Ve K'den hoşlanmaya başlamıştım. Bu hoşlantı bi zaman sonra eşitlendi, o da benden hoşlanıyordu. Ama ben zamanla çok sevdim, çok çok sevdim, çok ilgi gösterdim. Aşıktım ben... Ben böyle oldukça o benden soğudu. Sonra mı? Sonra gitti. Ve hiç gelmedi.

4 Aralık 2011 Pazar

Annemle kavga etmekten nefret ediyorum

4 Aralık - Gece 1 suları
Biraz önce annemle kavga ettik. -Bizim yazlıkta ki eve hırsız girmiş. Ben çok korktum. Babam hemen yazlığa gitti. Annem yanıma gelip "korkma,istersen benimle uyu" dedi. Sorun şu ki elimde telefon vardı ve annem bana yarım saat önce telefonunu kapat demişti. Bende telefonu çaktırmadan cebime koyup "tuvalete gidicem yeağğ" dedim. Hass.ktiir. Tam da o kritik anda kadının bana sarılası tuttu yahu. Tabi hemen farketti cebimde telefon olduğunu. Ağzıma s*çtı. Telefonu aldı, artık zor alırsın bunu benden dedi. Bende kendimi tuvalete kitleyip dayılandım mal gibi. Cevap vermedi. "Fırtına öncesi sessizlik" diye mırıldandım. Onu kırmak için bir sürü laf edip 1 dakika sonra pişman oldum. Bir süre sonra tuvaletten çıktım. Kapıları çarpa çarpa yatağıma gittim, kafamı yastığa gömüp çığlık attım. Tartışmaya başladık. Onu çok üzdüm... İkimizde çok mutsuzuz.
Ben çok kötü bir evladım. Annemi çok üzüyorum. Halbuki son günlerde aramız iyiydi. Yarın sinemaya gidecektik, onun çok beğendiği bir filmi tekrar izleyecektik. Baş ağrısıda yeni geçmişti, tekrar ağrıttım... Allah'ım neden böyleyim ben? Neden kendime hakim olamıyorum? Kadın beni doğurduğuna bin pişmandır, eminim. Odamın ışığından uyuyamıyorda, bir şeyde söylemek istemiyor. Ama bende bunları yazmasam öleceğim. Yazdıkça ağlamam hafifliyor en azından.
Eminim üç kişi mesaj atmıştır, gelen kutum dolmuştu. Off okuyamayacağım WTF?!
Neyse s.ktir et.
Uykum geldi.

4 Aralık - Saat 16.00 falan
Ona bir mektup verdim, o da cevap yazdı. Ağladık. Barıştık,çok mutluyuum.

2 Aralık 2011 Cuma

Veli toplantısı olursa böylede yazı yazarım

Genel izlenim
Evet.. yeni okulumuzun ilk veli toplantısını atlatmış bulunmaktayız. Babam toplantının ortasında sevgi içerikli bir mesaj attı, annemde bir şey sormak için aradı sesi iyiydi. Demek ki, bu toplantıdan paçayı yırttım. Bakalım gelecek toplantılarda neler olacak..

"Wavely" Hoca
Efendime söyleyeyim, benim bir ingilizce öğretmenim var. Kendisini çok severim. Ama çok dalga geçiyor ve 1 numaralı dalga geçtiği kişi benim... Workbook'ta deftere yazmadığım ünite kalmadı diyeyim, siz anlayın.
Çok esprili bir öğretmen olduğu için, anormal davranışlarda bulunana "anormal" demekten, "spastik" vs. demekten çekinmiyor ve kimsede alınmıyor, hepimiz alıştık bu duruma. Ama benim açımdan alışılması zor olan; kimle dalga geçerse geçsin mutlaka içinde bir "E'ten çok olmada", "tabi E ayrı mevzu" gibi şeyler der. Hadi hiç bir şey demese, bir "E" ismi geçer yani. Ben bu laflara 1 kere cevap verme teşebbüsünde bulunduğum için bana hep "hava attın" falan diyor. "Hava atmıyorum ben yeeağğ :(" demekten içim çıktı. Her dediğine "peki" deme zorunluluğum var..
Durum böyle olunca, son iki haftadır beni veli toplantısı için bayağı bir korkuttu. Bakalım annemlere neler dedi..

Not: Hani hocalar sizi tehdit eder, sonra bu sadece bir uyarı der ya. Bizim hoca çok açık sözlü, direk "çocuklar tehdit mi bu?" der sonra "Eveeğt, tehdit" der gayet açık ve net. :)

Sınıfımızın Espritüel Tiplerinden Bir Espri Örneği
Okulumuz, toplantıyı cuma günü yapmak gibi bir iyilik yaptı bize. İyilik çünkü bi çok velinin işi vardı. -Tabi bu benim işime yaramadı, o ayrı konu- Eh bizim espritüel tiplerde okuldan çıkmadan önce kendimizi korumaya alalım dediler, tahtaya
"ANNE/BABA VALLA BEN YAPMADIM -XXX(Burda okulumuzun adı yazıyor) Crew"
yazdılar :D
Ve biraz önce annem geldi, bunu silmemişler hocalar silmemiş yazıyı :)
Neyse başınızı ağrıttım mı bilmiyorum, ama hoşçakalııın...

Sadece sev...

Öyle çok fazla bir şey istemem. Sadece sev beni. Çünkü gerçekten seversen,
- Başkalarına bakmazsın,
- Bana güvenirsin ve bende sana güvenebilirim,
- Sevildiğimi hissedersem sana delicesine bağlanırım; ve beni gerçekten seversen sende bana bağlanırsın.
- Bana değer verirsin,
- Asla görmezden gelmezsin, hep ciddiye alırsın,
- Sevdiğini daima hissettirmeye çalışırsın,
- Ve beni hiç terketmezsin.
O yüzden sadece sev beni..

Bir sızı olayım onun için..

Zamanda Hapsolmak

Bölüm 1
Sokak boş ve karanlıktı. Bir ses duydu. Bir ayak sesi. İstemsiz olarak arkasını döndü. Genç bir kız ve yaşlı bir adam vardı. Yüzlerini seçmekte zorlandı, ama onları daha önce gördüğüne yemin edebilirdi. Ama daha... değişiklerdi. Kız daha küçük ve adam daha genç olmalıydı. Adamı göreli 1 yılı geçmezdi, bu sokağa 1 yıl önce taşınmışlardı. O zamanlar adamın simsiyah gür saçları vardı. Nasıl bu kadar beyazlamışlardı?
Kızı en son 1 ay önce görmüştü. Kızın o zamanlar daha küçücük bir çocuk olduğundan emindi. “Belki yanılıyorumdur, bunlar benim tanıdığım Becky ve William değildir.” Diye düşündü. Sonra aklına bir fikir geldi.
“Becky!”
Kız ona boş gözlerle baktı. Acı çeker gibi yavaşça “efendim” dedi. Sesi aynı çocuk sesiydi. Sesi, Emma’nın tanıdığı Becky’nin sesiydi.

1 Aralık 2011 Perşembe

Damarlarımda kan yerine sen varsın.. Kansızlıktan üşüyorum.. Aşırı 'sen' kaybından ölüyorum. Son nefesimde elimi tutar mısın?

Eksiğim Sensiz


Ne yapsam, nereye gitsem, ne yesem, ne içsem; hep bir eksiklik var. Çünkü sen yoksun.
Gece yatmadan önce beni düşün, uyandığında aklına geleyim. Sonra telefonum titresin. “1 yeni mesaj” yazsın. Sonra bakayım, senin adın yazsın, mesajda “günaydın aşkım” yazsın. Aptal aptal gülümseyeyim. Cevap yazarken kalbim çarpsın, elim titresin. İçimden “o senin ya, düşünsene kızım, oha yani, hayallerin gerçek olduuu” diyeyim.
Arada bir kavga edelim. Ama ayrılık aşamasına gelmeyelim, bizi birbirimize bağlayan ufak tartışmalar yapalım. Sonra ben trip yapayım, çekip gideyim. Önce dur, gelme. Yavaşlayayım. Üzüleyim. “Keşke gitmeseydim, of işte soğudu ya lanet olsun” diyeyim. Sonra bi anda koş, tut kolumdan, çek kendine, sarıl bana. Yıllarca ayrı kalmış sevgililer gibi, aşkla sarıl. “Neden kavga etmiştik ya, neyse s*ktir et” diyeyim. Gene mutluluktan aptala döneyim.
Bol bol mesajlaşalım. İlk kez 10.000 sms paketimi seninle bitireyim. Birbirimize kalpler atalım, hep “seni seviyorum” diyelim. Peş peşe şu diyaloğu yaşayalım;
- Aşkım
+ Hayatım
- Bitanem
+ Herşeyim
… Böyle uzayıp gitsin.
Biz hiç ayrılmayalım olur mu? Birbirimizin çocukluk aşkı olalım. İlk ve son aşkı olalım. Büyüyünce evlenelim, sonra herkese “çocukluk aşkımla evlendim” diye hava atalım. Dalga geçenlerle gülelim, kıskananlarla da gülelim. Birbirimizi sevmekten hiç vazgeçmeyelim. Aşkımız bitse de, sevgimiz ve güvenimiz ömür boyu sürsün. Hep sadık kalalım.
Ya bir saniye… Kendi kendime gelin güvey oldum galiba. Sen beni sevmiyordun, değil mi?