18 Ocak 2013 Cuma

Bu yüzden okurken kendini unutuyorsun

Bu yüzden okurken kendini unutuyorsun
Kitap okumaktan güzel şey var mı? Başkalarını okuyorsun, başka hayatları, hiç yaşanmamış ama okurken sen yaşıyormuşsun gibi. Bazen okuduğun karakterin sen olduğunu düşünüyorsun farkında olmadan, “onun yerinde olsan ne yapardın?” Onun arkadaşlarını düşünüyorsun, ailesini, hobilerini, sevgilisini. Bazen beğenmiyorsun, bazense kendin sahip olmayı diliyorsun. “Keşke onun yerinde olsaydın.” Ama bazen o sahip olduklarına karşı nankörlük yapıyor ve ona kızıyorsun. Bazen başka tepkiler, başka cevaplar vermesini isteyip hayıflanıyorsun. 
Hiç birini isteyerek yapmıyorsun ama. Hepsi kendiliğinden gelişiyor. Bu yüzden okurken kendi hayatını, kendi dertlerini, kendi aileni, kendi arkadaşlarını unutuyorsun. 
Unutmak için başka çözüm yolları da vardır belki, ama okumak güzel. Bence.

17 Ocak 2013 Perşembe

Kabullen, kaçma, yüzleş.

Nasıl katlanacağım ben bu duruma? Onu başka kadınlarla düşünmek bile öldürüyor beni. Nasıl göreceğim onun başkası için acı çektiğini, nasıl dayanacağım onun başkalarını sevmesine? Ben onun herhangi biriyle bile konuşmasına katlanamazken, başkalarının onu görmesine, sesini duymasına, kokusunu başkalarının duymasına katlanamazken nasıl hayatına başkalarının girmesine göz yumacağım?
Her günümü acı çekerek, isyan ederek, ağlayarak bitirmemi sağlayan birini seviyorum hala. Hala deli gibi kıskanıyorum. Ama kendime zarar vermekten başka bir şey değil onunla olmak. O yüzden şimdi geleceği düşünüyorum, onun nasıl şeyler yaşayacağını düşünüyorum. Yapmasını istemediğim ama yapmadığına da hiç inanamadığım şeyleri şimdi gerçekten yapacak olmasını düşünüyorum.
Düşünüyorum işte, gerekli gereksiz her şeyi. Düşünerek daha da çok acı çekiyorum ama herkese verdiğim tavsiyeyi kendim uyguluyorum. "Kabullen. Kaçma doğrulardan. Kendinle yüzleş."

12 Ocak 2013 Cumartesi

10 Temmuz 2012 Salı

Kadın, sabah kalktığında yalnızdı.


Kadın, sabah kalktığında kendini yalnız hissediyordu.
“Belki de sadece yorgunum” diye düşündü, ağır bir ayrılık atlatmıştı sonuçta, iyi huylu bir sevgilinin öldürücü bir darbeye yol açması onu sarsmıştı.
İçtiği bütün o uyku haplarını, antidepresanları, şarjı bitmiş müzik çalarını ve dağılmış yatağını gözden geçirdi.
Artık toparlanmanın, telefonunu açmanın, makyaj yapıp giyinmenin ve dışarı çıkmanın zamanı gelmişti.
Ancak pencerenin önüne gittiğinde yanlış günü seçtiğini fark etmişti. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu, gökyüzü çok kasvetliydi. “Tam sevgiliyle film izleme günü.” Diye aklından geçirdi, sonra terk edilişini hatırladı, gözleri doldu.
Yalnızca 4 gün olmuştu ama ona bir asır, bir milenyum geçmiş gibi hissediyordu. Ondan nefret etmek istedikçe daha çok seviyordu. Onu başka bir kadınla düşündükçe kıskançlık krizine giriyordu. O kadın güzel miydi acaba, ona da kadına saydığı bütün o güzel iltifatları söylüyor muydu?
Onu da, hastalandığında 3 gece başında bekleyecek kadar çok seviyor muydu?
“Demek ki beni sevmiyormuş,” dedi kadın, “sevse gitmezdi.”
Bilmiyordu, adamın da içinin acıdığını bilmiyordu. Adam onu unutamamıştı, özlüyordu ama dönmeye yüzü yoktu. Dönse, kadın kabul etmeyecekti zaten. Onu böylesine üzen bir adamı kabul etmesi, yeniden öleceğini bile bile yaşamaya başlamasının bir anlamı olmayacaktı çünkü. Bir kitabı kaç kere okursa okusun, sonu aynı bitecekti, biliyordu. Adam dönse de yine gidecekti. 
“Dönme,” demişti kadın ona. “Dönersen yine sana ‘seni seviyorum’ diyeceğim, dönme. Dönersen yine ömrümü seninle tamamlamayı hayal edeceğim ama sen gideceksin. Belki o kez dönmezsin de.
Ama kalbi öyle demiyordu. “Yine gel, yine severim, sonsuza kadar beklerim seni. Gel. Git desem de gel.”

Seni seviyorum.


Çünkü sende ne hayal ettiysem o var. Beklediğim her şey. Sana güvenebileceğimi biliyorum. Bana sadık olduğunu, beni sevdiğini, hep seveceğini, hiç bırakmayacağını hissediyorum. Seninle konuşurken mutluyum. Mesajlarını kaç kere okursam okuyayım her seferinde kendimi gülümserken buluyorum. Seni çok kıskanıyorum, deli gibi kıskanıyorum, belki de abartıyorum. Ama seni paylaşamıyorum işte.
Bazen seni üzüyorum. Bu güne kadar çok üzdüm. Ama elimde değildi. Artık üzmemek için çok uğraşıyorum. Bazı sevdiğim şeylerden memnun olmasan da, daha önce söylediklerini sürekli yüzüne vursam da bunlar çok ufak şeyler. Artık hiç sensiz kalmak istemiyorum. Ömrümün sonuna kadar yanında olayım, yanımda kal istiyorum.
Herkes diyor ki, bir insanı gün geçtikçe daha çok, onu tanıyarak ve benimseyerek sevmek gerçek sevgiymiş. O zaman ben seni gerçekten seviyorum,sevgilim. O zaman ben seni şimdiye kadar kimseyi sevmediğim gibi seviyorum.
Hatırlıyor musun? Sana, birine aşık olabilmem için ulaşılmaz olması gerekir demiştim. Sen hiç ulaşılmaz olmadın. Ben seni böyle de sevdim. Seni kaybetmekten hep korktum, hâlâ da korkuyorum. Ama ben istemedikçe gitmeyeceğine inanıyorum. Bunları kaçıncı kez değiştirerek yazdığımı bilmiyorum. Ama bazen böyle yazma ihtiyacı duyuyorum işte.
İyi ki varsın.Beni hep sev.Çünkü bende öyle yapacağım.

23 Mart 2012 Cuma

Tüm kalbimi ve ruhumu işime verdim, bunu yaparken de aklımı kaybettim.

-Van Gogh